Pastaya bir mum daha eklendi.
10 ile 20 yaş arasında geçmek bilmeyen yılların, artık daha kısa olduğunu anlıyor insan.
Yaşlanmak her nekadar ürkütüyorsa da insanı, cocukların varsa yaşamın tadını çıkarabiliyorsun. Saclarıma düşen aklar ise hafizalarinda daha fazla ani biriktiriyormuş.
Bundan yıllar önce arkadaşım bir soru sormuştu. (yıllar önce deyince öyle 20 sene önce değil, 3-4 sene önce) Elinde sihirli bir değnek olsa, hangi yaşına dönmek isterdin yada kaç yaşındaki hayatına dönmek isterdin. Ben hemen lapin gibi atladım, 20-25 arası yaşıma, yada çocukluğuma dönmek isterdim dedim. Aslında lapinlik değildi benimkisi sadece o yaşlarımda yaptığım hataları, pişmanlıkları telafi etme düşüncesiydi. Arkadaşımda cevap verdi, bak bu yaşında kızın var, eğer o yaşa dönersen ondan vazgeçeceksin, yada ssvdiğin bir eşin var, belki ondan vazgeçeceksin dedi. Çok haklıydı, o zaman anladım ki, hatalarında, pişmanlıklarında kendinle güzel, hayatında kötü giden şeyler olabilirse de, iyi gidenlerde var...
Doğum günümde Kiev'deydim hayatımın en güzel sürprizlerinden birini yaşadım. Yine eşim Gözde beni şaşırtmadı. Aslında şaşırttı ama sürpriz yaparak şaşırtmadı. Şirkette çalışanlarla doğum günümü kutladıkdan sonra odama geçtim. sonra odamdaki sehpaya kocaman bir kutu geldi. Üzerindeki zarfta
"Seni Kievde'de yalnız bırakamazdık, canım babamız iyiki doğdun ve iyiki bizim babamız oldun... Alya-Ege"
Son 4 sene oldugu gibi bu senede aynı tesekkur mesajimi tekrarlayayim... Dogum gunumu, gerek telefon, mail, sosyal mecralar ve sms ile kutlayan, gerekse de benle irtibata gecmeyip kendi kendilerine kutlayan tum dost ve arkadaslarima tesekkur ederim.
No comments:
Post a Comment