March 19, 2015

Marsilya



13 Mart Gözdenin doğum günü olması vesilesiyle, hazirda Shengen vizelerimiz varken değişilik olsun diye biraz sicak, birazda yakın bir yere gidelim diye kararlaştırdık. Uzun zamandır aklımızda Marsilya vardı. Madrid ile Marsilya arasında bir süre düşündükden sonra; Marsilya’da karar kıldık.




Tabi gitmeden önce Marsilya ile ilgili blogları , internet sitelerinide
araştırdım.Herkes ballandıra ballandıra anlatıyordu; hatta bir ara yemeyimde yanında yatayım misali; acaba Marsilya’ya göç mü etsek diyede düşünmedim değil. Eee nerden bilirdim ki, blog yazarlarının çoğunluğu ile benim dünyamın farklı olduğunu.


Wikipedia’daki gibi yok 70 km sahili olan, Parisden sonra ikinci büyük, kozmopolit marsilya şehri diye uzun uzun yazmayacağım tabi... :)

Kısaca Marsilya’ya gittiğimize değdimi? Evet 2 çocuk sahibi ve yoğun çalışan biri olarak eşimle yalnız kalmak kafa dinlemek anlamında değdi. Hatta Marsiyanın çıkarılabilecek çaptaki keyfini de çıkardık. Amma bir daha gidermiyiz? Delimiyim niye gideyim. Benim dünyama, vizyonuma bişey kattımı? Evet kattı, her blog yazarın düşüncelerini dikkate almamak gerektiğini anladım. Şaka bir yana biz eğlendik.








Uçak iniş için alçalmaya başladığında zaten şehrin içinden havalimanına doğru geçiyor; bu arada şehri havadan görme şansı buluyorsunuz. İşte o an hayal kırıklığının dibe vurduğu andır. Bodrumu; çeşitli yunan adalarını görmüş biri olarak Marsilya’nında kafamdaki tasviri ayni şekildeydi. İstanbul’dan bir farkı yok aslında; heryer beton yığını agaç göremiyorsun; istanbulda bile daha çok ağaç var.

Fransa’nın sanki bütün varoşlarını bu şehre doldurmuşlar. İnternette yazıyordu suç oranı yüksek diye; zaten sokakdaki profili gorunce insan ister istemez; elini arka cebine götürüp; cüzdanı kontrol etme gereği duyuyor. Dediğim gibi bu insanlari görünce de internette boşa böyle bir bilgi yazılmadığını  anlıyor insan.


Aksam 6 dan sonra acik dukkan yok neredeyse Marsilya'da.  Tabiki bizim geldiğimiz mevsiminde etkisi var. İllaki Marsilya’ya gelincekse, belki de yazın gelinmeşi; çünkü şimdi tamamen terkedilmiş şehir havası veriyor.

Bir diğer altını çizmek istediğim; çizecem de ne olacaksa; ama üzerimde kalmasın; dil problemi, evet genelde Fransızlar için derler bunlar başka dil bilirde konuşmazlar diye; bunlar bence dil falan bilmiyor; hadi bilir konuşmaz ama insan kendinide bu kadar aptal yerine koymaz.  Daha doğrusu şaşırdığım nokta Marsilya’da pekçok üniversitenin olması ve eğitim kalitesinin ve seviyesinin yüksek olmasına rağmen bunla karşılaşmamız.



Son sözümde Havalimanı securitysine. Güvenlik kontrolünden geçerken ufak tefek nekadar krem, diş macunu vs varsa ıkarttılar, 1 kilitli poşete koydular. Kişi başı 1 kilitli poşet hakkımız varmış. Poşete sığmayanları bile aldılar.  Aslında genel kural bu ama ilk defa bu kuralı uygulayanını gördüm. Tamam 100 ml parfüm olmasın vs gibi şeylere dikkat ediyorum da 10 ml lik  diş macununu bile alıp atanını ilk defa gördüm. Neyse bu onların ayıbı ama bizim THY yollarının ayıbıda, türk yolculara yapılan bu işkence yada yıpratma politikasına karşı sessiz kalması. Gerçi THY nin kendine hayrı yok bize mi hayrı olacak. THY ile ayrıca yazacağım.


























































No comments:

Post a Comment